8 Eylül 2009 Salı

Hindistan - Ara Özet

Hindistan yolunun yarısını tamamladıktan sonra bir ara özet yazmak iyi olur diye düşündüm. Ara özet herşeyi anlatmış olur da bir son özet yazamazsam şimdiden özür dilerim.

Havaalanı çıkışı hava çarpmasınından biraz bahsetmiştim sanırım. Hava düzenli olarak, ve ara ara çarpmaya devam ediyor. Çok terleyen dostlara tavsiye edebileceğim bir ülke değil. En iyi mevsimde geldiğimi söyleyemem tabiki ama uzun seyahatin bir yerlerinde kötü havaya yakalanacaksam, bunu Asya olarak belirlemiştim kendi kendime. Benim ölüp de sıcak dediğim yerlerde Hintli dostlar “ne sıcağı” diyebiliyorlar. Sanırsam ki Mayıs falan cehennemi yaşatabilir bu diyarda.

İkincisi, ben Marmaris’te büyümüş ve sık sık giden biri olarak turiste sataşılmasını bildiğimi sanırdım. Ama burdaki sataşmaları tarif etmek zor. Önceki 15 rikşaya defol git gibilerinden yaklaştığınızı gören 16. rikşacı da gocunmadan yanaşıp, “hello, where you go my friend” diye yaklaşmaktan çekinmiyor. 1,1 milyar insanın, 300 milyonunun rikşacı olduğunu tahmin ediyorum bu memlekette. Biraz agresif gününüzde hakkaten bir ikisini indiresiniz gelebiliyor. Ama ülkenin fukaralığını görünce de diyecek fazla birşeyiniz olmuyor. Diğer satıcılar da farklı yaklaşmıyorlar. “No, thank you” lafının üzerine, “why not?” diyerek bir de gerekçeli açıklama isteyebiliyorlar. Ama fukaralığı belirtmiştim sanırım. Herkes küçük pastadan pay almaya çalışıyor. Fukaralığı daha da açmak gerekirse, halka açık herhangi bir yerde hayatını idame ettiren insanları görebilirsiniz bu ülkede. Köprüaltı, tren istasyonu, nehir yatağı… Farketmiyor. Ne yiyip ne içtiklerini merak ediyorum bazen, ama bu soru sokaktaki herkes için geçerli. Biraz fazla düşünüp hislenmeye başlarsanız, burayı olduğu gibi kabul etmezseniz, Hindistan’ın altından kalkamayabilirsiniz…

Temizlik konusuna gelince… Burası tam olarak, misafirliğe kendi terliklerini götüren, evde sehpanın tozunu sürekli alan, elmasını deterjanla yıkayan, askerde ilk hafta tuvalete gidemeyen, umumi tuvalete girdikten sonra musluğu kendi kağıt mendiliyle açıp kapayan insanlar için bir yer değil (ananecim, burayı sana tavsiye etmiyorum. Gözlerinden öperim ayrıca:)). Kazara yemek yediğiniz yerlerin mutfağını görürseniz kafanızı çevirmeye çalışın. Yoksa yemek yemek zorlayabilir. Bazen sokakta lezzetli şeyler görüp kafayı azcık aşağıya çevirince alttan akan suları (şu ana kadar muhteviyatını düşünmeyi reddettim) görünce de yiyesiniz kalmayabiliyor. Niyetiniz alışveriş etmek ise , bu amaca hizmet eden popüler sokaklarda bile vitrinden ziyade yürüdüğünüz yola bakmakta fayda var. Öküz-inek pisliği (haliyle kutsal hayvan. İspanya’da gösteriyle öldürüyorlar, burada sadece seviyorlar ve dokunmuyorlar) üzerine basmanızın olağan olduğu bir ülke. Nükleer enerjiden bile etkilenmediği söylenen hamamböcekleri ise bence buranın en masumane yaratıkları. Bu ülkede kedi-köpek-hamster dışında hayvanları sevmek şart. Yolda gördüğüm birkaç fare ölüsünün bile pislikten eşek cennetine göçmüş olabileceğini düşünmeden edemiyorum. Canlıları da çekinmeden fink atıyor. Bak kerataya nasıl da koştu deyip geçiyorsunuz. Bazen dükkanlarının önünü süpürürken gördüğüm vatandaşların pisliği faraş kullanmadan yan tarafa attığını görüyorum. Yan taraf ta, aynı işlemi yarım saat sonra yapıyor. Herhangi bir çöpü de sokağa atmayan enayi zaten (çöp kutusu varmış gibi). IT ve mühendislik konusunda coşmuş olsalar da, Nükleer silahlara sahip olsalar da, çok insanın hayatının yıllar sonra bile değişmiş olması mümkün gözükmüyor gibi…

Amaaa… Herşeye rağmen şaşırtmaya devam eden bir ülke. Ben gelmeden, bilenler “ya çok seversin, ya nefret edersin” demişlerdi. Ben seven taraftayım sanırım. Bir taraftan merhaba, nerelesin derken bir şey satmaya çalışan insanların yanısıra, pazarlıksız, sevecen yaklaşan insanları görünce sevemeden edemiyorsun bu ülkeyi. En güzel kısmı insanları bence bu ülkenin. Bu sabah otelimin 14-17-18 yaşlarındaki çalışanları fırdöndü etrafımda. Hepberaber çektirdiğimiz bir fotoğraf ise doğumgününde araba hediye almış birisinin gülümsemesinden daha içten gülümsetti dostlarımı… Burada küçük şeyler çok mutlu edebiliyor insanları. Sıkılmıyorlar, şikayet etmiyorlar ve kolay mutlu oluyorlar. Bizim taraflarda mı birşeyler yanlış gidiyor yoksa?

3 yorum:

  1. bekledim, baktım, okudum, tarttım ve sonunda bir ritüel haline geldiğini anladım...
    sevgiler Efecan

    YanıtlaSil
  2. Simdi kimmis steril sole bakalimm...

    YanıtlaSil
  3. Özlem Başbuğ11 Eylül 2009 14:48

    Helal sana canım benim, inanıyorum ki geliyor o kitap, dönüşte baskıya hazır olacak. Bol şans...

    YanıtlaSil