12 Eylül 2009 Cumartesi

Udaipur

Yataklı otobüs enterasan birşeymiş. İstanbul’da çalışan iki katlı belediye otobüslerinin alt katı biraz basıktır ya, bu otobüste de altta koltuklar, üstte de yataklar var. Yataklı yerlerin camları var, kapatıp bir güzel uyuyorsunuz. Ben değil tabi. Ben en arkaya düştüm. Cam yerine bir perde, binmeye çalıştığımız yerde uyandırmakta güçlük çektiğimiz bir Hintli kardeşimizle karşılaştım. Uyandırıp geçtik yerimize sonunda. Kafa terste kalıyor. Şöför de bir gitmeye başladı ki anlatamam. Belki çok hızlı değildi ama ben görmüyorum ki. Bizim yatak yüksekte kalıyor. Her sollamada üst taraf yola doğru yaklaşıyor sanki. İki saat kadar kıvranıp kaderime razı oldum. Uyudum.

Udaipur (varmayı başardım) beni yanıltmadı. Jaipur’a indiğimde baştan hoşlanmamıştım. Buraya indiğimde ise baştan sevdim. Hatta şimdi geriye dönüp bakınca Hindistan’da şu ana gördüğüm kadar en huzurlu yer. Göreceli olarak daha sakin ve düzenli bir kent. En azından benim gördüğüm bölgeler…

Şansıma da eski ama yeri güzel bir otelde son buldum. Hücre odasına benzeyen tek kişilik oda yerine daha ucuz olan dormda, 100 Rupi’ye kaldım. Hem ferah, hem temiz, hem de insanlarla laklak ediyorsunuz. Tam paket, cüzzi fiyat. Manzarası süper idi (Fotolardan bakabilirsiniz!). Yemekleri ise hiç fena değildi. İnsan daha ne ister ki…Bu arada Hindistan’da hiç yoğun olmayan yerlerde bile nasıl yemek çıkartıyorlar anlamıyorum. Kalabalık menüleri var. Bir şey seçiyorsunuz, o içinde hiçbirşey yokmuş gibi gözüken mutfağa biri giriyor, bir şekilde istediğiniz yemeği yapıp getiriyor. Genelde de iyi oluyor. Ellerine sağlık aşçı kardeşlerimin.

Huzurlu yeri bulunca ilk gün avlunun gölgesinde gölgelendim. Akşam da çatıda kitap okudum. Otobüsün sallamasını ve stresini bünyemden attım. İkinci gün gidip Saray’ı gördüm. Hesap güzel adamlarda: giriş 50 Rupi, fotoğraf makinesi 200 Rupi. Sıradayken de yanımızda yeni bir sıra oluşturdular, en gerçek sıradaki bizler kaynak yapıyor durumuna düştük. Sıcaktan kavrulmuşuz, haliyle biletçi abiye biraz sert çıkıp bileti aldık. Asıl kaynakçılar cıkcık gibilerinden söylendi. Ben bileti aldığımdan kaçtım.

Saray’a gelince; şu ana kadar pek çok saray gezdim, haliyle birbirlerine benzer olmaya başlıyorlar bir süre sonra. Bazı kısımlarından manzara çok güzeldi. Bir de insanı sinir eden şeylerden biri, içeri girip başka bölüme 10 Rupi, başka bir bölüme 25 Rupi gibi ekstra ücretler istemeleri. Ben de vermedim, çok bir şey de kaybetmedim sanırım. Akabinde de bir tapınak ziyareti yaptım. Burdaki babalar da foto ücretini 50 Rupi belirlemişler. Bir iki tanesini beleş çekmeyi becerdim.

Udaipur da Pushkar gibi biraz dinlence oldu aslında. Yeteri kadar dinlendiğime göre, ve Hindistan’da vakit daraldığına göre, bir sonraki durağım olan Varanasi’ye yola çıkmak gerekti. Biletleri aldım. İlk gece 15 saat, ertesi gün alakasız bir kentte 7 saat beklemeden sonra (otellerde pahalıydı, ben de gündüz için girmedim otele) da sonraki trende 15 saat daha. Varanasi’de otele girdiğimde sırtımı hissetmiyordum. Ama ilk sefere göre de daha rahat ve kaygısız yolculuk ettim (alıştık mı ne bu ülkeye?).

Şimdi Varanasi’deyim dostlar. Sanırım burası en ilginç duraklarımdan biri olacak. Biraz istirahat de ettiğime göre sokaklarda kaybolmaya hazırım. Bakalım Ganj’da ne tür şeyler yapıyormuş Hintli kardeşlerim…

1 yorum:

  1. Efecım fotolar müthiş valla,sen Hindistanda foto egıtımımı aldın 100 rupiye,sen boyle foto cekmezdın valla ,yaradı sana hindistan

    YanıtlaSil